BİZİM ÖYKÜMÜZ
1800 yıllarda basit 2 balıkçı iskelesinden ibaret olan Mersin körfezi 10 yıl süren Süveyş kanalı yapımı sırasında Toroslardan kesilen kerestelerin nakliye limanı haline gelip büyümeye başlar. Birinci dünya savaşı sırasında 4 yıl Gazze'de İngilizlere esir düşen dedemiz Mustafa Özsavran, memleketi Kayseri ile Zenginleşen ve üretimi artan Mersin arasında at sırtında dağ yollarında tüccarlığa başlar...
Dedemiz 1930 yılında git gel'den yorulunca Mersin'de bir ev ve dükkan satın alıp Mersin'in ilk esnafları arasına katılır.
O yıllarda Atatürk Mersin'e büyük önem vererek tam 10 kez Mersin'i ziyaret etmiştir. Son ziyareti 1938 yılı Mayıs ayından gerçekleşmiştir. Mersin halkına çok değerli nasihatlerde bulunup, ilk kez dalından kopararak portakalı Mersin'de yemiştir.
Atatürk Mersin Ziyaretleri Videosu
Dedemiz ilk turunçgil bahçemizi Mersin Bekirde köyünde 1960 yılında, artık büyüyen ve okuma yazma öğrenen oğulları amcamız Mehmet ve babamız Necati Özsavran'ın kendisine omuz vermeleri ile satın alabilir. Şimdi bizde başlangıcı 60 yaşına giren turunçgil üretim işlerimiz bu bahçe ile başlar. 1965 yılında ben okuduğunuz sayfa sahibi firma kurucusu Metin Özsavran dünyaya gözlerimi açarım. Hala bu bahçemizde o zamandan kalma bir kaç 80-90 yaşında portakal ve greyfurt agacımız yaşamaya devam etmektedir.
Istanbul Teknik Universitesi, ABD George Washington Universitesi, mezuniyetleri, Amerika ve Istanbul'da çalışma dönemlerimden sonra, daha huzurlu bir yaşam için Mersin Tarsus İlçesi yakınlarındaki 190 dekar ve 30 yaşlı ağaçları olan ilk behçe yatırımımı yaptım. Birkaç yıl sonra buna Akdam köyünde bulunan 70 dekar agaçsız tarlayı da ekledim. 2004 yılında daha 39 yaşında, hayatımda sigara ve neredeyse hiç içki kullanmama rağmen kalp krizi geçirdim. Bu beni sağlık konusunda araştırma yapmaya itti. Her yıl tarımsal ilaç bayilerinin sundukları reçeteler yetersiz geliyor, her yıl daha fazla zehir kullanmaya itiliyor, her yıl daha fazla soyuluyorduk. Buna karşın mahsül fiyatlarımız bırakın enflasyona uygun artmayı mutlak rakamsal bazda geriliyordu.
İlk olarak Akdam'a diktiğimiz Avokado ağaçlarının hiç ilaç istemediğini öğrenince burayı organik statüsüne başlattım. Burada Mersin tarihinde en son 60 yıl önce olan bir olay zuhur edip bütün Türkiye Akdeniz kıyı şeridine kar yağdı ve Avokado fidanlarımızın çoğunu öldürdü. Vazgeçmeyip büyük bahçemi de organik statüsüne geçirdim.
Halen Mersin ilinin en büyük organik narenciye üreticisi durumundayız. Organik üretim de çok daha büyük zorluklarla karşılaştık. Avrupa'ya 2 yıl yaptığımız ihracatta AB'nin aldığı organik ürünler de de, kimyasal ürünlerle aynı kozmetik görüntü standardını zorladığını gördük. Zamanla organik üretime konan kısıtların insan sağlığını değil böcek sağlığını daha fazla düşündüğünü, organik bahçeleri tabiat koruma alanı gibi düşünerek, organik üretimi imkansızlaştırmak için apaçık kötü niyetle yazıldığını gördük. Halka organik ürünün rakamsal, somut, kalıntı farkının ne olduğunu söylememize engel olunduğunu gördük ve hala yaşıyoruz. Organik teknik manası olan, çok zor süreçlerle elde edilen bir tanım olduğu halde, ekonomik hegemonlar tarafından manasız ve bulanık "doğal, köy işi" gibi bir anlama indirgenmeye çalışılmaktadır. Oysa en iyimser ihtimalle normal bir organik ürünle, GlobalGAP (sözde "iyi" olan tarım) arasında 12-15.000,- kat zehir kalıntısı farkı bulunmaktadır. Halk sağlığını suistimal ederek para kazananlar yarasanın ışıktan kaçtığı gibi bu gerçeklerden rahatsız olmakta, halktan bunları saklamak için organik üreticiyi her fırsatta suçlamakta, elden gelen zorluk ve eziyeti bürokrasi üzerinden çıkarttırmaktadır. Organik üretim her geçen gün yeni yasaklarla ezilmekte, öte yandan da kendisini anlatmaması için ağzına bant çekilmektedir. Bugün hala Organik üretimin minik ve butik sosyete ürünü olmaması, sıradan halkın da makul sayılabilecek fiyatlara organik ürüne ulaşması için çok başarılı olamasak da mücadelemizi sürdürüyoruz.
Organiğe başladığımız 2009 yılından beri çok çeşitli uluslararası ve yerli ziyaretçilerimiz oldu.
Unifrutti firması ile ilk ihracatımızı bir ortadoğu ülkesi olan BAE'ne yaptık.
Birkaç yıl sonra Avrupa'nın 2. en büyük organik dağıtıcısı olan OTC-Holland ile Türk organik ürünlerini tüm Avrupaya ulaştırma zevkini yaşadık. Avrupa'ya ürünlerimizi düşmanca tutumlardan mümkün olduğunca sakınarak ihraç edebilmek için "EurOrganic" markamızı tüm AB, Rusya ve Kazakistan dahil 31 ülkede tescil ettirdik. AB'nin organik ürünlerde de, ilaçlı zehirli ürünlerde görülen mükemmel kozmetik görüntü standardını dayattığını hayretler içinde görerek, Avrupa'nın maskesiz gerçek yüzünü, çıkarcı sahteci çifte standardını somut şekilde tecrübe ettik.
İç piyasaya dödüğümüzde Migros ve Metro Grosmarket zincirleri bize kabul gösterdiler ve göstermeye devam ediyorlar. Ürünlerimiz sadece Organik KSK'mız tarafından değil adı geçen süpermarket zincirleri tarafından da bağımsız olarak analiz edilmekte ve gerçekten standardına uygun tamamen zehir kalıntısız ürünler olduğu bu kuruluşlar tarafından da teyit edilmektedir.
Zaman zaman gerek Migros, gerek Metro magazalarında bizzat veya eğittiğimiz elemanlarla halkımıza gerçek organik gıdanın, ilaçlı, tarım zehiri içeren gıdalar ile aralarındaki muazzam farkı, fikri açık, doğruyu anlamaya niyeti olan bireylere anlatmaya çalışıyor, çöp fiyatına alınan gıdanın görüntüsü ne olursa olsun ancak ucuz ve zararlı bir çöp malzemesi olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
ÇALIŞMAMIZ
Tüm bitkisel tarım faliyetleri genel olarak 2 başlıkta gruplanmakta, hatta fakültelerde bu şekilde çalışılmaktadır:
Organik Bitki Besleme
Bitki besleme konusunda organik çiftçinin en büyük 4 yardımcısı toprak işleyiciler, baklağil bitkileri, çiftlik gübreleri ve doğal atıklardır. Organik tarım işletmelerimizde aşağıda görülen sarı renkli ve diğer 3 adet rotovatör, 2 hidrolik kaldırmalı diskaro, 2 yaylı goble, 1 dik freze karıştıcı, 1 el tipi 6hp rototiller olmak üzere etkin bir traktör ataşman grubu ve bunları kullanan 2 adet 4x4 new Holland Traktörümüz bulunmaktadır.
Yaz otları kış başlangıcında kendiliğinden 1-2 gece soğuk görünce kurusa bile zararlı böceklere yuva olmamaları, toprağın sıcaklığının özellikle fidanları kış donlarından koruması için sürülüp kıyılıp toprağa karıştırılmları gerekmektedir. Görüldüğü üzere, ot ilacı ile zehirlenmemiş, yabancı otu bol topraklarda bu makinalar bile zorlanmaktadır. Sürekli bunların temizliği ile uğraşıp işi aksatmamak için birden fazla makina kullanılmaktadır. Bölgemizde özellikle sıkıntı çıkartan yabancı ot türleri ayrık (couch grass), geliç (sorghum grass) ve odunsu köklü halk arasında demir dikeni denilen türlerdir. Bunun yanında şekerli meycevik taneleri yüzünden sürekli kuşlar tarafından tohumu yayılan arsız bögürtlen çalısı, yabani dut ve incir ağaçları da makinaları zorlayan hatta bıçaklarımızı kıran türlerdir.
Baklağiller arasında bugüne kadar çok kez fiğ ve bakla ekimlerimiz yapılmış, halen bunlardan aldığımız tohumlarla parça parça ekilerek topraklarımız organik madde ve azotça zenginleştirilmektedir.
Çiftlik gübresi olarak etrafımızda bolca bulunan Toros Yörüğü kardeşlerimizden traktörle çekip döktüğümüz koyun gübresi kullanılmaktadır. Bu koyunlar tüm yaz Toros yaylarında dağlardaki tertemiz otlarla beslenen, kışın Çukurova'mızda bahçe ve kanal kenarlarındaki yabancı otları, tarla hasat artıklarını temizleyerek beslenen, protein katkılı yem yedirilmediği için de antibiyotik görmeyen hayvanlardır.
Doğal atıkların gübre olarak değerlendirilmesi konusunda bizzat makinalaşarak uyguladığımız malzemelerden birisi Boynuz Unudur (Horn Meal). Bunun için küçükbaş hayvan etinin bolca tüketildiği Adana, Gaziantep, Maraş illerimiz mezbahanelerinden toplanan TIR kamyonları dolusu küçükbaş hayvan boynuzları bizzat İzmir'den kendi elimizle getirdiğimiz plastik takoz kırıcı makinamızda öğütülmektedir. Boynuz kemiğinde normal hayvan kemiğinden çok daha yüksek oranda azot (Na) içeriği bulunmaktadır. Bu azot kimyasal gübrelere göre hala çok düşük olsa bile toprakta canlı hayatı daha uzun süre beslemekte, meyvelere eşsiz doğal bir lezzet katmaktadır.
Organik Bitki Koruma
Bitki korumada organik çiftçinin en büyük 4 yardımcısı koruyucu elementler, aromatik bitkiler, bitkisel preparatlar ve faydalı canlılardır.
İzin verilen maddeler arasında Organik Tarım Yönetmeliğimizde bahsi geçen, oldukça eski ve geleneksel ürünler olan Sulu Kükürt, Göztaşı, Kara Boya, Gülleci Bulamacı gibi maddelerdir. Bunlar adlarından anlaşılacağı gibi topraktan çıkan elementel temel maddelerdir. Hiçbirisi bir zehir formülasyonu değildir. Organik olmalarının sebebi ya meyve bünyesine kabul edilmemeleri, yada bitki stomalarından içeri giremeyecek kadar iri taneli olmalarıdır. Günümüzde kullanılan sistemik tarımsal zehirlerle bu geleneksek zararsız maddelerin organik tarımda kullanılmalarına izin verilmesinin sebebi budur.
Bunların elementel basit maddelerin yanısıra, tamamen mekanik olarak çalışan Akdeniz Meyve Sineği için geliştirdiğimiz hiç zehirsiz çalışan balık yemli sinek tuzaklarımız da vardır. Bir plastik kavanoz içine koyduğumuz balık parçası kavanoz tepesindeki deliklerden sinekleri içeri çekmekte, giren sinek çıkmak için kavanoz duvarlarından gelen ışığa aldanarak içerde hapis kalmaktadır.
Aromatik bitkilerin örnekleri arasında bahçe etrafına ekilen ve kendileri zararlı böcek kaçırıcı aroma yayan kekik, sarımsak tütleri sayılabilir. Bunlar aşağıda görüldüğü üzere zaman zaman bizim tarafımızdan kurduğumuz seralarda çoğaltılmaktadır.
Bitkisel preparatlar bizzat tarafımızdan bahçemizin içinde hazırlanan geleneksel tarım çözümleridir. Bunların arasında zanzalak (neem ağacı akrabası) suyu, sedir ağacı yağı, arap sabunu gibi çözümler sayılabilir.